A. J. Ayer Dil, Gerçek ve Mantık

 Sanat Tanımı Topluluğu

A. J. Ayer’in felsefesel görüşü, önermelerin doğrulanabilir olma ölçütüne vurulması yolu ile, fizikötesel tümcelerin, gerçek olay anlatan önermelerden ayrılıp, elendiği, bir deneyci felsefedir. Bu görüşe göre felsefe, arı mantığa dayanan, bir önermeleri çözümleme etkinliğidir.

Deneyci felsefe türlerinin hepsine, varolduğu savlanan, zorunlu olarak doğru olan bilgilerimize, onaylanabilir bir açıklama getirememeleri yüzünden karşı çıkılmıştır. Deneycilere göre, olaysal önermelerin doğru olması zorunlu değildir. Bilgi taşıyan bir, tekil veya genel önerme, doğru olabilecek, bir varsayımdır.

Deneyci felsefecilerin onaylaması gerektiği gibi, deney ile sınanan olaysal genellemeler olmaları ve, dolayısı ile, zorunlu olmamaları gereken matematiğin ilkelerinin yadsınamaması, deneyci felsefe yapanların, felsefe tarihi boyunca, çözmeleri gereken bir sorununu oluşturmuştur.

Matematiksel önermelerin zorunlu önermeler olduğunu onaylayan Ayer, olaysal zorunlu önerme sorununu, kendine göre, arı deneyci görüş bağlamında, Kant’ın önermeler arasında yaptığı, çözümsel ve bireşimsel ayrımını daha da keskinleştirerek (bütün önermeleri bu iki türe indirgeyerek) çözer.

Matematiğin ve mantığın önermeleri (matematik ve mantık birdir) çözümsel (analitik) önerme veya, başka bir deyiş ile, genelemedir (totoloji); böyle olmak ile de olaysal içeriği olmayan zorunlu önermedir.

Geçerli olması (mantıksal olarak doğru olması) içerdiği simgelerin tanımına bağlı olan bir önerme çözümseldir (genelemeseldir). Doğru olması gözlem ve deney yolu ile belirlenen bir önerme ise bireşimseldir (deneyseldir).

Bilgimizi arttırmayan (bir olayın bilgisini vermeyen) ama, dilsel kullanımın bilincine varmamızı sağlayan çözümsel önermelerin geçerli olması (mantıksal doğruluğu) zorunludur; çünkü böyle önermelerin değillenmesi önermenin kendisinde iççelişki (self-contradiction) ortaya çıkarır.

Ayer, mantıksal ilkelerin ve matematiğin doğrularının çözümsel önerme olduğunu göstererek, önsel (apriori) olaysal bilginin (gerçeğin deney öncesi kesin bilgisinin) olamayacağını öne süren deneyci savı koruyor.

A. J. Ayer, bir önermenin doğru olduğunu söylemenin gerçek ile bir bağıntısı olmadığını öne sürerek, felsefedeki “doğru” kuramlarının, önermelerin geçerli olmasının nasıl belirlendiğini ortaya koymaktan başka bir amacının olmadığını savunuyor.

Doğrunun çözümlenmesi yapıldığında “p doğrudur” biçimindeki bütün anlatımlarda “doğru” sözcüğünün mantıksal olarak gereksiz olduğu görülür: Bir önermenin doğru olduğunu söylemek onu savlamak; yanlış olduğunu söylemek onun çelişiğini savlamak yani, onu yadsımaktır. “Doğru”, “yanlış” sözcükleri nitel bir gerçeğe veya bir bağıntıya karşılık gelmez.

Çözümsel bir önermeye “yanlış” demek, arı biçimsel olması nedeni ile, böyle bir önermenin iççelişkili olduğunu söylemektir. Deneysel bir önerme veya önermeler dizisi çelişik olmadan yanlış olabilir. Böyle önermeler belirli bir takım olaysal, gözlemsel ve deneysel ölçütü karşılamamaları nedeni ile yanlıştır.

Ayer’e göre, genelemesel (totolojik) önermelerin hepsinin geçerli olmalarının aynı yoldan belirlenebilmesi gibi, bütün deneysel (ampirik) önermelerin geçerli olmaları da aynı yoldan belirlenebilir.

Bütün geçerli deneysel önermelerin varsayımsal olduğu konusunda çok sayıda deneyci felsefeci Ayer gibi düşünmüyor. Bu felsefecilere göre, deneysel önermelerin “gözgöre önerme” (ostensive proposition) diye adlandırılan bir bölümünden önermeler salt kesindir.

A. J. Ayer, bir önermenin, yalnızca bir duyu içeriğini gösterici (ostensive) olmasının ötesinde, bir olay durumunu betimlediği ve o durumu simgelediği için gözgöre (V. H. çevirisi)/ gösterici olmadığını açıklayarak, hiçbir bireşimsel deneysel önermenin kesin olmasının onaylanamayacağını çıkarmamızı sağlıyor.

“Duyumlarımız kesin olmadığını söylemiyoruz” diyor Ayer, “bir duyum kesin ya da kuşkulu olacak bir şey değil. Doğru olmasından kuşku duyulanlar bu duyumları betimleyen önermelerdir; duyum yalnızca duyumsanır. Burada yadsınan, bir önermeyi duyum ile özdeşleştiren, gösterici önerme (ostensive proposition) öğretisidir”.

Bir deneysel önerme, edimsel duyu deneyleri ile doğruluğu gösterilebilen, bir varsayımdır. Bu varsayımı doğrulayan gözlemi saptayan (anlatan) önerme de duyu deneyi sınamalarına bağlı yeni bir varsayımdır; kesin olduğu onaylanacak bir öncül önerme yoktur.

“Bilimsel yasa” sözü belirli koşullarda bir belirli gözlemin, her zaman, yapılacağı anlamına gelir. Beklenen gözlemin yapılmaması durumunda, iççelişkiye düşmemek koşulu ile, yasayı koruyacak açıklamalar bulunabilir.

Doğrulamayan gözlemler karşısında yasayı koruyacak açıklamalar yapılabilse bile, bir varsayım olan, bilimsel yasanın yadsınması olanağının bulunması gerekir. Geçerli olması, onaylayıcı olmayan her deney karşısında korunan yasa tanımsaldır; yani genelemedir.

Bir varsayımlar dizgesinin (bilimsel kuramın) işlevi, belirli bir alandaki deneyimizin ne olacağı konusunda, bize, geçerli öndeyiler yapabilme (geçerli deneysel önermeler ileri sürme) olanağını sunmaktır. Bir deneysel önermenin geçerli olmasını, bilimsel kuramın yerine getirmek üzere kurulduğu işlevi, gerçekte, yerine getirip getirmediğini gözleyerek sınarız; bireşimsel önermelerin geçerli olma ölçütü budur.

Bir bireşimsel önermenin anlattığı şeyin gerçekte olabilme durumunun artması, kılgıda duyumlarımızın öngörüsünde ona dayanma ölçütüne göre, bu önermeye duyduğumuz güvenin bir gözlem ile artması demektir. Bir önermede anlatılanın gerçekte olabilme durumunu gözlemlerimizin doğası ile ussal yaklaşımımız birlikte belirler.

Her bir bireşimsel önerme gelecekteki bir deneyin önceden görülmesi için bir kuraldır; öbür bireşimsel önermelerden içerik bakımından ayrımı, bu önermenin başka bir olay durumu ile bağıntılı olmasındadır.

Geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki olaylar ile bağıntılı önermelerin varsayımsal olmaları ortak nitelleridir. Böyle olmak ile birlikte, bunlar birbirinden, başka deneyler ile doğrulanıp başka deneyleri önceden bildirmeleri bakımından, ayrımlıdır.